Bir yanda orman yangınları bir yanda sel baskınları... Memleketin bir yanında ormanlar cayır cayır yanarken diğer yanında pek çok şehrimizi sel basıyor. Değişmeyen şeyler: her yıl ormanlarımızın yanması ve bazı şehirlerimizi sel basması. Marmaris’ten Datça’ya, Dikili’den Bergama’ya pek çok şehirdeki orman yangınları kontrol altına alınsa da bir anda başka bir şehirde orman yangını haberi basın yayın organları vasıtasıyla kamuoyuna duyuruluyor. Bazı şehirlerimiz orman yangınlarıyla boğuşurken bazı şehirlerimiz de sel baskınlarına maruz kalıyor. Mevsim normallerinin üzerindeki yağışlar dere yataklarına sığmıyor ve yakınlardaki evler ve iş yerleri sular altında kalıyor. Bütün bu yazdıklarımız her yıl karşılaştığımız bir durum. Şehirler değişse de netice değişmiyor. Bazı şehirlerimiz yangınlarla bazı şehirlerimiz de sellerle boğuşup duruyor. Çeşitli sebeplerle yanan ormanlara elbette müdahale ediliyor ama bu çoğu zaman yetersiz kalıyor. Güzelim ormanlar yanıp kül oluyor. Her ne kadar iyileştirme çalışmaları yapılsa da bu, yıllar alıyor. Kayıp sadece yanan ormanlarla sınırlı kalmıyor. Ormanlardaki pek çok canlı da telef oluyor ne yazık ki... Aslolan yangına müdahale etmekten önce yangını önleyecek tedbirleri almak değil midir? Bunun da yeterince yapıldığını söylemek mümkün değil. Aşırı yağışlarla sel felaketi yaşayan şehirlerimizde acı bitmiyor. Her yıl yaşanan aynı felaketlerden bir ders çıkarmamak bize mahsus bir durum. Dere yatağına ev veya iş yeri yapmanın akıl ve mantıkla izahı mümkün değil. Hadi yapıldı, diyelim. Selle yıkıldıktan sonra aynı yere yeniden bina yapmak da neyin nesi? Sonra da feryat edip duruyoruz, bir çaresi varmış gibi... Ya eksi kata ne demeli? Hem çukur yere yapıyorsun, bu yetmiyor bir de eksi kat yapıyorsun. Aşırı yağışlarda ev de eşyalar da telef oluyor. Maddî zararın haddi hesabı yok. Tabiî akılsızlığın da... Aynı hatayı defalarca yapmanın mantıklı bir izahı olabilir mi? Bir gün belki akıllanacağız da kaybettiğimiz maddî zenginliğimizi bir daha kazanamayacağız. Sel basmış bir yere yeniden ev yapmak bile bile parayı sokağa atmak değilse nedir? Bu yanlışa kim dur diyecek?Bir yanda orman yangınları bir yanda sel baskınları... Memleketin bir yanında ormanlar cayır cayır yanarken diğer yanında pek çok şehrimizi sel basıyor. Değişmeyen şeyler: her yıl ormanlarımızın yanması ve bazı şehirlerimizi sel basması. Marmaris’ten Datça’ya, Dikili’den Bergama’ya pek çok şehirdeki orman yangınları kontrol altına alınsa da bir anda başka bir şehirde orman yangını haberi basın yayın organları vasıtasıyla kamuoyuna duyuruluyor. Bazı şehirlerimiz orman yangınlarıyla boğuşurken bazı şehirlerimiz de sel baskınlarına maruz kalıyor. Mevsim normallerinin üzerindeki yağışlar dere yataklarına sığmıyor ve yakınlardaki evler ve iş yerleri sular altında kalıyor. Bütün bu yazdıklarımız her yıl karşılaştığımız bir durum. Şehirler değişse de netice değişmiyor. Bazı şehirlerimiz yangınlarla bazı şehirlerimiz de sellerle boğuşup duruyor. Çeşitli sebeplerle yanan ormanlara elbette müdahale ediliyor ama bu çoğu zaman yetersiz kalıyor. Güzelim ormanlar yanıp kül oluyor. Her ne kadar iyileştirme çalışmaları yapılsa da bu, yıllar alıyor. Kayıp sadece yanan ormanlarla sınırlı kalmıyor. Ormanlardaki pek çok canlı da telef oluyor ne yazık ki... Aslolan yangına müdahale etmekten önce yangını önleyecek tedbirleri almak değil midir? Bunun da yeterince yapıldığını söylemek mümkün değil. Aşırı yağışlarla sel felaketi yaşayan şehirlerimizde acı bitmiyor. Her yıl yaşanan aynı felaketlerden bir ders çıkarmamak bize mahsus bir durum. Dere yatağına ev veya iş yeri yapmanın akıl ve mantıkla izahı mümkün değil. Hadi yapıldı, diyelim. Selle yıkıldıktan sonra aynı yere yeniden bina yapmak da neyin nesi? Sonra da feryat edip duruyoruz, bir çaresi varmış gibi... Ya eksi kata ne demeli? Hem çukur yere yapıyorsun, bu yetmiyor bir de eksi kat yapıyorsun. Aşırı yağışlarda ev de eşyalar da telef oluyor. Maddî zararın haddi hesabı yok. Tabiî akılsızlığın da... Aynı hatayı defalarca yapmanın mantıklı bir izahı olabilir mi? Bir gün belki akıllanacağız da kaybettiğimiz maddî zenginliğimizi bir daha kazanamayacağız. Sel basmış bir yere yeniden ev yapmak bile bile parayı sokağa atmak değilse nedir? Bu yanlışa kim dur diyecek?